Bilinç Seli

Arkasına bile bakmadan kaçıp gidenler... Onları anlayabiliyorum. Kendilerine zarar verenler... Onları çok iyi anlayabiliyorum. Hiçbir yere ait olmayanlar ve hatta gidecek bir yeri dahi olmayanlar... Zaten ben de onlardan biriyim. Aşkı da nefreti de dibine kadar yaşayanlar... Bize hak veriyorum. İnsan olanlar ve insana dair tüm aşağılık, tüm kompleks ögeleri barındıranlar... Burada çoğul eki kullanmalı mıyım bilmiyorum. Zira bu kategoride yapayalnız olmadığımdan emin değilim. Ailesi ölenler... Kafasına sıkması gereken kurşunu saatlerce parmakları arasında evirip çevirenler... Gecenin köründe yalnız başına ormanın derinliklerine gidip gözyaşları içinde avazı çıktığı kadar haykıranlar... Hepimizi seviyorum. Yaşamak için yoldaşa ihtiyaç duyanlar... Gelin yola çıkalım. Dünya ile ne yapacağını bilmeyenler... Tüm bu varoluşa karşı afallayanlar... Alkolün dozunu kaçıranlar... Ağaçlar arasında bir pikniğe ya da doğa yürüyüşüne ne dersiniz? Peki ya insanlar? Onlar; bir karınca yuvası, bir arı kovanı hissiyatı uyandırmıyor mu? Özgürlük, birey, insan hakları... Bunlar kesinlikle abartılmış kavramlar. Hasta ettiğimiz bu dünyaya karşı hiçbir hakkımız yok. Çobanlarınızın işine geldiği için güya özgürce otluyorsunuz. Ve beyaz yünlerle kaplı bir şekilde geviş getirirken hepiniz birbirinize benziyorsunuz. Yine de sizi koyunlar gibi öldüremem. Gözlerinize bakmam gerekir. Bir o kadar bendensiniz. Bensiniz. Benimsiniz. İnsanları seviyorum. Ve insanlardan nefret ediyorum. Bana işkence etme fırsatı verin. Bana dünyayı kurtarma fırsatı verin. İkisi de benim. Ben ben ben ben ben... İnsanım. Her insan kadar bencilim. Her insan kadar adi ve fani... Kirpi analojisi sinirlerimi bozuyor, Schopenhauer Tedavisi'ni okumayacağım. Haklı olması fikri beni korkutuyor. O kadar üşüyorum ki... Keşke yanımdaki insanlar bana o kadar yakınlaşsa ki... Dikenleri ciğerlerimi delse... Ben de biraz ısınsam. Umarım onlara zarar vermem. Benim de dikenlerim var hatta tahminen çok daha keskin, herkesten... Kadınlar, onları çok seviyorum. Ölüm ve sevgi... Ölüm sevgi ölüm sevgi ölüm sevgi... Düşünecek başka bir şey bulamıyorum. Politik ve teknolojik gündemler zamane değil de ne? Bir karavan olmazsa at bulacağım. Sessizce kendimi öldürmeyi bekleyeceğim. İnsanlardan ve insanlıktan uzakta... Yahut çok seveceğim, sevileceğim. Güzel bir kadının kollarında öleceğim. Oğlum, kızım benimle gurur duyacak. İnsanlar bana teşekkür edecek. Ölü bedenim ve hatta ölü ruhumunsa umrunda olmayacak. Ya ne olacak? Tüm bu saçmalıklar nereye varacak? Yola tutsak mıyız? Sadece yolda mıyız? Yol analojisinden de tiksiniyorum. Ormana sığınacağım. Hiçbir yere gitmiyorum. Bazen kadim bir orman, bazen ıssız bir dağ, bazen de unutulmuş bir mezarım.  Leşimle bu çürümüş diyarda var olacağım.

Comments